
Evet, Galatasaray ilk maça nazaran daha istekliydi.
Az biraz izleyebildiğim kısımda iyi şeyler gördüm. Ancak izleyemediğim kısımda çok daha iyi şeyler olmuş.
Bunlardan bir tanesi de Serdar Eylik. Hazırlık maçlarından birinde de gözümüze çarpan genç yetenek ''Ben geliyorum.''dan, ''Ben burdayım.''a geçmiş. Yakında Milli Takım'a ''Ben geliyorum.'' diyecektir. Tabi takımı bir çarşaf altına alıp kurşun döktürmemiz gerekebilir bunun için.
Geçen sene as takımın başındaki sakatlık musibeti önce Semih Kaya'yı, sonra Mehm
et Topal'ı (soyadı topal, topal topal oynasa çok şaşırtıcı olmaz diye berbat bir espri yapan birini tanıyorum!), sonra Neeskens'i, sonra Barış'ı, sonra Aydın'ı.... Şimdi de Serdar'ı sardı.
Semih'inki dışında kısa süreli sakatlıklar. Barcelona'lardan getirttiğimiz profesör kondisyonerimizin uzun süreli sakatlıklara çare olmasını umuyoruz. Hatta tüm takımın başından beri aynı anda çalışmaması bazı çok bilgili spor yazarlarımız tarafından eleştirilse de, çarenin bir parçası. Yine de bu böyle olmayacak sanki. İsmail Güldüren artık Bank Asya 1. Lig'de olabilir, ama darbeci defans oyuncuları hala var. En kralları Barış ve Servet bizde de olsa, tehlike arz ediyorlar. Daha da önemlisi -bence- nazar. Rijkaard eşliğinde çok iyi oynayacak takımın formasının sırtında Ülker reklamı yerine 'nazar' markalı sakızların reklamı o
lsaydı keşke. Gerçi reklam alınacak yer çok. Bir ara Sturm Graz'da görmüştüm. Şortların arkasında da vardı reklam. Nazar boncuğu en çok oraya yakışır bence. İyice sapıttım, konuya döneyim.

Mustafa Sarp, iyi konuşan, zeki ve çok Galatasaraylı bir futbolcu. Formaya duyduğu arzuyu futbolunu geliştirmeye adarsa, bu karakterli adam, iyi bir yedekten fazlası da olabilir. İlk maçlarında onu hocasının gözünde geriye düşürecek, negatif şeyler yapmadı. Bu akşam da ilk, ve normal zamanın tek golünü atarak önemli bir iş yaptı. Taraftarı her an yenip de Tromsö faciasının benzerini yaşatacak bir kontra atak golü korkusundan kurtardı.
Forvet Çetin iyi ki bizimlesin. 8 milyon avro iyi paraydı, senin de tam Avrupa'ya gitme zamanındı. Ama kısmet değilmiş. Ama bak böyle de güzel. Çok başarılı bir Galatasaray jenerasyonunun iki adam birden tutan, bazen alakasız bazen de kaleyi bulan hatta gol olabilen şutlar atan ''tek başına takım''ı olabilirsin. Tabi çoğu insan tarafından dile getirilen Türk futbolunun Avrupa'da temsil edilmemesi, ithal edilen futbolcunun ihrac edilenin 10-20 katı olması gibi sorunlar var ama boşver, sen hep bizle kal.
Gökhan Zan için aynı şeyleri söyleyemiycem. En azından ikisi beraber gerçekten korkuyoruz, daha güvenemiyoruz en azından. Umarım onlara güvenmemizi sağlayacak nedenler verirler bize yıl içerisinde de, Türkiye A Milli Futbol Takımı için de iyi bir haber olur.

Sahi ne biçim bir defansı var milli takımımızın? Daha sonra 1 gol yemeden 2 gol atamayız! Tabi ki atamayız, kontrollü oynayamıyoruz ki! Ne zaman ''Allah Allaah!'' nidalarıyla saldırıyoruz, o zaman başarılı oluyoruz, bu garipliği Sabriliğinden belli defans nedeniyle.
Allah'tan Balta'yla Topal var. Onların da soyisimler pek bir sakat. Hakan Kadir Balta, Kadir İnanır bakışlarıyla, Mehmet Topal da uzun sütun gibi bacaklarıyla laf ettirmiyor gerçi.
Yar saçları lüle lüle Rijkaard, ''Hocam şimcik, reykaard mı sizin adınız raykaard mı?'' sorusuna ''Frank'' cevabı vererek gönülleri fethetti. Tercüman beyimiz, sufferı acı çekmek olarak çevirip sacrifice'ı çevirmeyi unutunca 'takımıma işkence yapıyorum' moduna getirmişti adamı hatırlarsanız. Onu düzelteyim derken bu sefer 'suffer'ı fedakarlık yapmak olarak çevirerek yine çarpıttı sözlerini ama bunu görmezden gelebilirim. Lincoln konuşmasındaki ''it's a shame'' lafını ''çok ayıp, utanç verici'' olarak çevirmesinin yanında bunlar küçük şeyler. Geçen seneki tercümanımızın yaptıklarından kötü değil. (Alınmasın yeni damat Cenk Ergün abimiz.)
Bu kadar yazdığıma bakmayın, aslında yorum yapılabilecek pek birşey yoktu, ama işte, bugün gevezeyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder