
Sistemsizlikten olsa gerek ancak oyunculara yorum yapabiliyorum.

Kaleden başlarsak, Volkan Demirel çok enteresan bir insan, gerçekten. Bazen iyinin başına hangi azlık-çokluk zarfını koyarsam iyiliğini yeterince iyi anlatabilirim diye düşündürtüyor, bazense olmadık işlere imza atıyor. Dengesiz bu açıdan. Allah denge nasip eylesin. Amin.
Sağ bekte Gökhan Gönül, Sabri'yi aratmadı, hatta arattı. Kazım Kazım'ın kötü oynaması nedeniyle kötü gözüktüğünü anlattı Fenerli abilerim bana ama, beni tatmin etmedi bu cevap. Mehmet Demirkol ve Rıdvan Dilmen tarafından ısrarla Türkiye'nin Dünya starı standartlarındaki iki oyuncusundan biri olarak gösterilmesi nedeniyle, rakip de Estonya'yken önündeki adamı önemsemeksizin daha başarılı olmasını beklerdim. Özellikle çoğunlukla topu kullanmadan önce çok düşünmesi çok sinir etti beni. Bu kadar düşünülen hamlenin iyi olmasını bekliyorsunuz ama genelde kötü oluyor. Sanrıım Fenerbahçe'de çok daha iyi oynuyor. Ama bu iyi oyunu milli maçlara da yansıtmasını bekliyorum, umut ediyorum.
Açıkçası diğer defans oyuncularımızı pek göremedim. Servet dahil. 2 gol yememize rağmen defansta göremedim, 4 gol atmamıza rağmen orta sahanın ilerisinde önemli bir pas atarken göremedim. Açıkçası sürekli "Şimdi bu milli takımın defansı bizde değil mi?" diye sayıklarken buldum kendimi. Ama önlerinde bir ön libero varken ve rakip daha ciddiyken daha sağlıklı oynayabilirler. Onlar da sistemsizliğin kurbanı sanırım. Umarım. Sistem-Rijkaard, bir fark oluşturmalı, inşallah.
Emre Belözoğlu çok iyi işler yaptı, takdir ettim. Fazla da sinirlenmedi. Yine Fenerli abilerim bana "Türkiye'de asabiyetini biliyorlar, üstüne gidiyorlar" dediler ve inşallah öyledir çünkü bu yöntemle de olsa Fenerbahçe'de kötü milli takımda iyi oynaması çok işime gelir.
Hamit Altıntop'un sakatlıktan yeni çıktığı çok belli oluyordu. Aslında şut ve ortaları bu kadar isabetsiz değil ama sakatlık sonrasının etkisiyle sanırım istediklerini sahaya koyamıyordu. Türkiye için önemli bir değer o, ama sanki bu maçta oynamasa da olurdu.
Emre'nin yerine sonradan oyuna giren Ceyhun da uzun paslarındaki isabet oranıyla çok mutlu etti bizi. İyi şutları olduğunu da biliyorum, bir Trabzon maçında attığı mükemmel gol sayesinde.
Kazım Kazım, yoktu.
Gelelim 9, 10 ve 11. ilk 11 oyuncularına.

9 numara: Sercan Yıldırım. Keşke Galatasaray yönetimi gerekirse Nonda'yı silah zoruyla Bursa'ya gitmeye ikna etseydi de getirebilseydi şu adamı, diyorum bir Galatasaraylı olarak. Ama bir futbolsever olarak fark etmez. Çok iyi işler yapacak, kısmetse. Kendi dediği gibi, üç büyüklere uğramadan, takımında biraz daha gelişip sonrasında Avrupa'ya gidebilir. Tabi gelişiminde Arda'ya da anında pozitif etki yapan Rijkaard'ın çok büyük bir payı olabilirdi, belki hala olabilir.... Evet evet, Sercan Galatasaray'da oynasın istiyorum. Bursaspor'uysa çok takdir ediyorum. Kendi basını, takıma bağlı taraftarı, altyapısı ve hatta forma dizaynıyla iyi bir geleceği hak ediyor. Gelecek sezon Avrupa'da bizi temsil edecek 5 takımdan biri olmaları gerek. Çok erken değil bunları söylemek için, çünkü geçen sene başladılar bu yükselişe.

Arda Turan... Arda'ydı işte.
Sercan-Tuncay-Arda ölümcül üçlüsü çok şeyler kazandırabilir Türkiye'ye. Nihat, Mevlüt, Semih ve pek çok yetenekli başka Türk oyuncu varken aslında sıkıntımız şu aşamada oyunculardan yana değil. Tabi bol sakatlı dönemlerde, ideal 11'den çok uzaklaşılabiliyor ve sıkıntı yaratıyor bu durum. Ama bunun nedeni yine sistemsizlik, gene sistemsizlik. Oyuncuların ve rakibin özelliklerine göre şekilleniyor oyunumuz, sürekli değişken ve ne yapacağı bilinmeyen bir takımız işte bu nedenle. Çok enteresan bir şey bir yandan, ayrı bir heyecan bu; ama bir yandan da çok sıkıcı ve bunaltıcı. Kesinlikle Türk işi.
İşte bu nedenle "Play-Off'a bilet alır mıyız?"ın cevabını kimse bilmiyor.
İki alıntıyla tamamlamak lazım bu giriyi:
"Türk Milli Takımı'nın kötü oynayınca yenilemeyeceği, iyi oynayınca yenemeyeceği takım yok."
Petr Cech.
"Aslında her şeyden biraz var Türk futbolunda. Ama hiçbir şey tam yok. Bu işi hem zorlaştırıyor hem de komplike hale getiriyor. Daha çok tepkisel bir oyununuz var. Karşı takıma göre taktikler belirleniyor. Kalite, güç aslında üç aşağı beş yukarı aynı. Ama Türkiye'yi farklı kılan şey biraz da şu; işler kötü gittiğinde bir anda oyun mantalitesi kaybolabiliyor. Yürekten oynayan oyuncu sayınız çok. Ama bu bazen aklı devre dışı bırakıyor. Herkes kendi başına maçı çevirmeye kalkıyor. O zaman da bütünlük kayboluyor. Türk futbol kimliğini tanımlasak kesinlikle yetenek var deriz, ruh var deriz, mücadele var deriz. Ama hepsi bir anda ortaya çıkabiliyor. Bir anda herkesi defansta, sonra bir anda herkesi hücumda görebiliyorsunuz. Bu biraz dağınıklık yaratıyor. Takım oyununda asıl olan dengeli olabilmektir. Ne olursa olsun pozisyon alışınızı, soğukkanlılığınızı kaybetmemeniz gerekiyor. Sanki bu konuda bir eksiklik var gibi. Coşku konusunda hiçbir sıkıntı yok, ama bazen o coşku bozucu bir etki de yarabiliyor."
Frank Rijkaard