Deneme, bir ki, deneme, bir ki

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Galatasaray 4 - 1 Kayseri ve Aydın Yılmaz.




Geçen sene bu zamanlar da 4-1'e takmış gidiyorduk. Hatta bunun şerefine o zaman uydudan izlediğim GSTV'yi 41. kanala almıştım. Sonra Fener maçı geldi ve hem turuncu forma hem de 4-1 istatistiklerimiz çok feci bir şekilde sonlandı. Allah sonumuzu geçen seneki sonumuza benzetmesin.
Ben maçı izlemedim. Goller güzel. 3 maçtır rakiplerimiz kendi kalesine gol atıyor, enteresan. Milan Baros iftardan hemen sonra başlayan bu maçta gol orucunu açtı. İki gol birden attı. Geçen sene durup durup bir maçta bol bol vuran özelliğini koruyacak mı, gollü maçlarının arası daha mı kısa olacak, göreceğiz. Elano'nun golü çok güzel. Adamın vücudunun rengi, mor formayı en iyi taşıyan olmasını sağlıyor.
Öte yandan izlemediğimi özellikle belirtmek istiyorum yeniden. Genelde en çok eleştirilen adamın Aydın Yılmaz olduğunu gördüm. Bakınız Rijkaard ne demiş:


Bana ilginç geldi. Sadece 'siz kötü dediniz ama iyi oynamış Aydın', demeye çalışmıyorum, kötü oynamış olsa bile, kendisinden bu kadar umutlu, ona bu kadar değer veren bir hoca onun için büyük bir şans. Abarttığımız düşünülüyor ama gerçekten çok yetenekli bir oyuncu, potansiyelini değerlendirmesi için çok geç değil: 1988 Ocak doğumlu, 21 yaşında, 22 olacak yakında. Rijkaard'ın bu sözleri çok değerli.

21 Ağustos 2009 Cuma

Parçalı Formalı Orlando Bloom

İki gün önce Kingdom of Heaven izledim, ister istemez Kudüslü Hristiyan Ordusu'nun giydiği sarı-kırmızı parçalı savaş kıyafeti çarptı gözüme. Ama ondan da Galatasaraylısı Orlando Bloom'un giydiği şu kostüm:
1908 serisinin yanında bir de 1008 serisi yapılsaydı ve şu kostüm bu haliyle satılsaydı, kimse birşey diyemezdi herhalde. Bir gün GStore'da tasarımcı olduğumda böyle bir kıyak geçeceğim herkese, Orlando Buluuğm'u da bulacağım manken olarak.... (N'olur n'olmaz, söz vermiyorum.)

Lincoln'ün Manyak Resmi Sitesi


Haber şu:


Ben de şaşırdım haliylen. Ama alışkınız bi yandan da, bu kimler tarafından hazırlandığını gerçekten çok merak ettiğim sitede geçen sene ''Aslında istatistiklere bakıldığında Lincoln Messi'den de C.Ronaldo'dan da efektif bir oyuncu'' haberi vardı. Yalan sayılmazdı takımın gollerinin yüzde bilmem kaçında katkısı olan bir adam olarak göze çarpıyordu Lincoln, ama Arda'dan geliyor cevap: ''Sistem onun üzerine kuruluyor da ondan.''

Her neyse, aslında sevdiğim Lincoln umarım kendine bulduğu yeni bir kulübün onsuz galibiyetlerine sevinir.

Bol Gol Atmak Güzel Şey


Levadia Tallinn maçıyla, yıllardır bize acımadıkları için yakındığımız rakiplere benzeyen, kağıt üzerindeki avantajını ve farkı çim üzerine döken bir takım olma yolunda epey bir yol kat ettiğimizi yine gördük. Elbette bu turları geçerdik ama, acaba bir kaza olur mu diye düşündürecek kadar ite kaka.. Bazen kazalar da olurdu (bkz: Tromsö). Onun için epey bir keyiflendik son iki eleme maçındaki 11 golle :D

Aslında dün yazmayı planlıyordum ama GSTV'de maçı izleyebildikten sonra yorum yapmaya karar verdim. Ne yazık ki uykulu gözlerle izleyip, sonlarına doğru onu da bırakıp direktman uyuduğum için futbol hakkında pek bir yorum yapamayacağım. Ama böyle bir rakibe karşı da olsa daha fazlasını bekleyemezdik heralde, belki gaza gelip 5 değil de 8 atabilirdik, ama olmadı. %72'ye %28 topla oynama oranını da golden sayabiliriz sanki...

Maçtaki en güzel noktalardan biri, Kewell gol attıktan sonra ''Daddy Cool'', Keita gol attıktan sonra ''Abdul Kader'' çalınması. İnsan ''Arda Boyları''nın hareketli bir türkü olmasını diliyor, ''Varoş Sevgilim'' diye bir hit çıksa da Baros'a uyarlasak diye geçiriyor içinden.

Kewell demişken, Kewell'la Galatasaray gerçekten cıvıl cıvıl. Şu güzel gülümsemeli güzel insanın sözleşmesinin bu sene sonunda bitecek olması sanırım tek derdimiz şu an. Onu buraya gelmeye ikna edenden bir kıyak daha yapmasını istiyoruz.

Gollerin en güzeli şüphesiz 5 numaralı Levadialı futbolcu Leitan'ın attığı 5. gol. Kulüp tarihine mi geçmek istedi, kendisini Galatasaraylı olarak görmek mi istedi bir an, yoksa Baros'un kaçırdığı fırsatlara 'Ulan ben bile kaçırmam, biraz kendine gel lan Milan!' şeklinde verdiği tepkiyi somutlaştırmak mıydı amacı bilemiyorum. Tek bildiğim, gerçekten güzel bir kafa golü olduğu. Hakan Şükür'ü hatırladık bir an. Arda'yı da asisti için tebrik etmek lazım.

Enteresan bir detaysa Denizli maçından sonra bu maçta da bir 'penaltı' bir de 'kendi kalesine' bulmuş olmamız. (Hangi fiil kullanılır, bir türlü çözemedim aslında.) Ben diyorum UEFA bizi kayırıyor, eski şampiyon falan diyerek yeniden kupayı almamız için hakemlere baskı yapıyor! EBU'nun Eurovision'u Türkiye kazansın diye Tarkan'ı TRT'den özellikle sipariş ettiği bir Avrupa'da yaşıyoruz nitekim. (EBU gerçekten Tarkan'ı istemiş olabilir, neticede hiperstarımız reyting toplayacak, üzerinden reklam yapılabilecek önemli bir isim, bir de şarkı iyi olursa...)

Umut güzel şey, gol güzel şey. Rijkaard, Neeskens, Kewell, Arda, Elano, Keita, Baros, M.Topal, Servet, Leo Franco.... saydığım isimler güzel :)


20 Ağustos 2009 Perşembe

Usain Bolt

Berlin'deki Dünya Atletizm Şampiyonası'nın bir numaralı ilgi odağı Usain Bolt.
Bu gece 200 metre finalinde mücadele verecek olan atlet, son metrelerde yavaşlamasına rağmen 100 metreyi 9.58 gibi bir dereceyle koşarak Dünya'yı hayretler içerisinde bırakmıştı.

Şampiyonanın şaşırtıcı gelişmelerinden biri rekortmen ve rakipsiz gözüken Yelena İsinbayeva formsuzluğunun devam ettiğini "0 çekerek" kanıtlaması. Antrenör değişikliği hiç yaramamış....

Türkiye içinse ne yazık ki hiç de iyi geçmiyor şampiyona. Tek tük de olsa var sporcumuz, ancak onlar da potansiyellerinin oldukça altında kaldı.

Servet'in İsyanı!


Defansın yoğun şekilde eleştirilmesine karşın 'yavrum tek başına takım';
“Ağzımızla kuş tutsak eleştirileceğimizi biliyoruz. Maalesef bizim ülkemizin gerçeği bu. Ama herkes görecek Galatasaray’da bu sezon en verimli bölge savunma olacak” demiş.
En verimli bölge savunma olursa, hücum zaten verimli.. Servet'im, inşallah haklı çıkarsın.

15 Ağustos 2009 Cumartesi

Biraz Geç Olsa Da: Formalar

Trabzonspor, parçalı formanın ligimizdeki ender temsilcilerinden... Yakalı, bordo-mavi, arkası GS'den alıştığımızın aksine yazı kısmında düz. Bunun avantajı yazının okunuşlu olması.

Manisaspor'un formalarında ilk dikkat çeken ''reklamsızlık''. Maçlarda kullandıklarında reklam var, ancak TFF'nin formalar .pdf'sinde yok. Bence oldukça şık olmuş. Özellikle çubuklunun kollarındaki ince kırmızı şerit hoşuma gitti. Siyah biraz boğucu gerçi ama yine de Beşiktaş formalarının tasarımcılarına duyurulur!

İBB'yi özellikle koydum. Çünkü maaşallah belediye çalışanlarını gerçekten andırıyorlar. Sanki birazdan kaldırım döşeyecekler. (Hımm, bunun da tanıtımında reklam yokmuş, fark etmemişim.)

Gaziantep'in kaleci formaları... Renk seçerken çok düşünmüşler kanımca.

Biraz İngiliz Kraliyet Ailesi işi olsa da, şık. Bu çizgi kaleci formalarında da var olduğundan, takım içerisinde bir bütünlük sağlıyor, ki bu da çok hoş.

Mor forma! En yakın zamanda gardrobumda görmek istediğim cancanlı güzel şey. Ve özellikle Leo Franco'nun geniş cüssesine oturduğunda çoook güzel gözüken yeni kaleci formamız.

Beyaz şeritli morun, sarı şeritli kırmızısı! Takım üzerinde şortunu gördük, aşağıdaki resimdeki ikinci parçalı kombinasyonu sayesinde. Ama daha kıpkırmızı bu formanın tanıtımı yapılmadı. İddiaya göre yılbaşındaki kırmızı sevdası sırasında pazarlayacaklarmış, yeni yıla kırmızı donla değil kırmızı formayla girin bu da uğur getirir diyerek, ki kanımca çok isabetli olur.

Parçalılara laf yok!


Evet Fenerbahçe de koydum. armalı formada zaten cart olan sarıların iyice fosforluya dönüştürülmesi pek hoş değil kanımca. Ama daha okunaklı tabi. Sarı-beyaz çubuklu ise tişörtün lacivert detayları nedeniyle şortla çok güzel uyum sağlamış.

Yılın rüküşü Es-Es kanımca. 99 ü.karan iyi olmuş ama :) Yaptığın hizmetleri bana antrenmanda attığın sert bakışa rağmen unutmayacağım...

Bu stili Denizli dışında bir de Diyarbakırspor'da göreceğiz. Bence çok şık.

Bursa önemli bir takım. Sahadaki varlıklarını formalarıyla da hissettirecekler. Yeşilin tonu, enine çizgi..

Veee sonunda Beşiktaş'a eli yüzü düzgün bir forma!

Hakemlerin sarı-kırmızı giyineceği bir lig... Kazanırsak şaibe derler mi?

Bu formaya Türk Kızılayı reklamı çok yakışır işte! Stili beğendim yukarıda bahsettiğim sarı kaleci formasıyla birlikte bunun sorunu da dirsek altlarındaki yama görünümlü siyah şeyler. Ama kalecilerin konforu düşünülerek eklenmiş olduklarını umuyorum. Bu sene parlamayı seçtiğimizi belli ediyor yine. Bir de altın sarısı var bunun, o da şıkır şıkır....

7 Ağustos 2009 Cuma

Tobias Jan Hakan Linderoth

Üzülmemek elde değil. Galatasaray formasıyla bir gün yüzü görmedi adam... Hani varlığını görseydik eksikliğini hissedecektik belki ama, olmadı. Onun için bir Galatasaraylı olarak sadece ona giden paraya yanabilirim, ama bir insan olarak şu sakatlıktan kurtulamayan haline çok feci içim gidiyor. Çok iyi niyetli olduğu her halinden belli ama, kader...
Şözleşmesinin son senesinin şöyle bir yarısını kaplayacak menisküs ameliyatı nedeniyle yönetim onu göndermeye mi karar verir, yoksa vefasızlıkla sabırsızlıkla eleştirilmesine rağmen arkasında mı durur, göreceğiz. Etik olarak yarı yolda bırakılmaması gerektiğine inanıyorum ancak sanırım konuşulduğunda kendi de hak verecektir eğer GS yönetimi anlaşmasını feshetmek isterse.
En çok onun nasıl bir psikoloji içinde olduğunu merak ediyorum, dediğim gibi, sonuçta kariyeri parlak bir adamdı geldiğinde, büyük bir ihtimalle Euro 2008'de milli takımıyla üst turlara geçmeyi planlıyordu, İbrahimoviç'e bir iki asist yapmayı felan... Ama geçen sene ülkesinin 3.lig takımlarından birinin 'iyi adam bu, acaba bizim için futbol oynar mı' diye sorabileceği kadar unutulan bir milli takım kaptanı artık. Üstelik bu sene rüzgarı tersine çevirdiğini düşünmüştük...
Eğer sözleşmesi sürerse, ikinci yarıda üç sene süren yokluğunu unutturabilir mi?
Kendisi umutlu mu?


Kısmet yahu.
Sakat bir Kewell alıyorsunuz iyileşiyor, sağlam Linderoth sakat...
Newcastle'ın Owen'la imtihanını hatırladıkça, yine normal sayılır tabi.
Bir de sanırım iki Lin'in ardından bir içinde ''lin'' geçen adam almayız. Süt-ağız-yoğurt meselesi....

Bir Kupanın Kırk Yıl Hatrı Vardır, Galiba.

Uefa Kupası'nın afili adı ve daha çok para veren versiyonu Europa League'in ilk senesinin Play-Off kuraları çekildi. Gelenek ne zaman bitti bilmiyorum ama, UEFA Kupası'nın şampiyonları ŞL'de büyük başarılar yakalardı eskiden, geçen senenin şampiyonu Shakthar Donetsk Rumen 2.sine elenerek, 2007 şampiyonu Zenit'in de almaya çalışacağı yavru kupa için yeniden yarışa katıldı ve bizim Sivas'la eşleşti. Sivas'ın şanssızlığını gözardı edince, Lucescu'yu yeniden göreceğimiz enteresan günler bizi bekliyor.
Bu arada UEFA sitesinde kurayı duyurduğu haberde şöyle diyor:

''...Sivasspor are one of four Turkish teams in the play-offs, with 2000 UEFA Cup winners Galatasaray SK meeting Estonia's FC Levadia Tallinn while their Istanbul rivals Fenerbahçe SK face Swiss side FC Sion and Trabzonspor play Toulouse FC...''

''Sivasspor play-offlardaki dört Türk takımdan biri, 2000 UEFA Kupası Şampiyonları Galatasaray SK, Estonya'nın FC Levadia Tallinn takımıyla eşleşti, İstanbul rakipleri Fenerbahçe SK İsviçreli FC Sion'la yüzleşirken, Trabzonspor da Toulouse FC ile oynayacak.''

10. sene oldu UEFA... Hani biz görmemişiz, bir kupamız olmuş, tutmuş onu ülkeler arasında gezdirirken kırmışız, ama sen yapma. Başka bi sıfatın yok mu Galatasaray'ı tanımlarken, Istanbul lions felan..
Ne biliim, çok sıkıldım her sene o efsanevi kadro şöyleydi böyleydi deyip de yeni kadroyu onlarla kıyaslamaktan. O kadro çok iyiydi ama öyle bir kompleks oluşturdu ki... Hakan Ünsal'ın bile yorumlarında ''bizden başarılısı olmadı, olamaz da'' kaygısıyla yorum yaptığını hissedebiliyoruz 10 senenin ardından... Daha başarılı olabilir, daha iyi futbol da oynayabiliriz. Yeter ki yenilikçi olabilelim. Güzel bir anı olarak arkada bırakıp 2000'i, 2010 ve sonrasına bakalım artık..

Sabri -2


Dün gece Sami Yen'den şu tezahürat yükselmiş:

''Bambaşka orta yapardı
Fark etmeden gol atardı
Onu kimse anlamazdı
Dikkat Sabri Sarıoğlu
Dikkat Sabri Sarıoğlu
Dikkat Sabri Sarıoğlu''

Melodi: Bu Kalp Seni Unutur Mu

6 Ağustos 2009 Perşembe

6-0, Mor, 300. Gol


Ali Sami Yen'deki Macabi Netanya maçını daha sıkıcı, yedeklerle çıkılan ve büyük bir ihtimalle 1-0 2-0 gibi skorlarla geçiştirilecek bir maç olarak görenlerden biriydim. Yanılmaktan çok büyük mutluluk duyuyorum.

Aydın Yılmaz yaptığı 3 asist ve gösterdiği başarılı performansla övgüyü hak etti.

Arda sanırım biraz da Galatasaray'ın Avrupa arenasındaki 300. golünü atıp efsane olmak için oynuyordu ama, kısmet Keita'nınmış.

Maçta en güzel şey Rijkaard'ın gülen gözleriydi.

Sahi, bu Nonda'ya ne oldu böyle?! Hat-trick falan...

Sahi bir Mehmet Güven vardı, ona nooldu?
Ön elemeler dahil hazırlık evresinde en az şans bulan sanırım o. Alparslan Erdem'in bu maçta forma giymemesi düşündürücü. Kazak takıma karşı oynarken gördüğü kırmızı kart başını düşündüğünden fazla yakmış olabilir.

Uğuuuuurrrr!...

Ve son olarak, 300. gol şerefine gece boyunca yaptığım -piskopatlıktan değil efenim, fotoşop öğreniyorum- arkaplan yapılası resimler:



5 Ağustos 2009 Çarşamba

IFFHS'de 22

IFFHS her sene Dünya Kulüpleri arasında bir sıralama yapar.
Barcelona bu sene 1.
Bir zamanlar 1 numaraydık bu listede.. peeeh ne günlerdi.
Şimdi 22 numara bizli mutlu ediyor tabi, 25 basamak yükseldik üstelik!
Afferim.
Bu sene de başarılı olalım, şöyle bir ilk 10 falan neden olmasın..

Stad Yine İptal

Biz 'Yeni stadımız açılsın, senede en az 10 maça gitçem!' modunda gezerken, yeni stadın yapımı uzuyor da uzuyor. Bu sene Sami Yen'de son kez son deniliyor ama, 27 Temmuz'da yapılan ihale de iptal edildi ve 23 Ağustos'ta yeniden bir şirketin önerisi dinlenecek... E ne zaman işbaşı yapılcak, ne zaman inşaat ilerleyecek, ne zaman bitecek!

Rossini -William Tell Overture.

Stephane Lambiel, yazdığı o çok sevimli günlük yazısında kısa programında Rossini'nin William Tell Overture'ünü kullanacağını açıklamış.
Önceleri sakin müzik, sonrasında çıldıracak ve böylelikle program fırtına öncesi sessizlik hissi taşayacakmış. (Dinleyince aslında bu müziği çok iyi bildiğinizi hatırlayacaksınız.)

Kısa programlar 2,5-3 dakika sürüyor ve patencilerin yapması gereken bazı zorunlu hareketler var, atlayışlar tekrarlanamıyor, hataların telafisi olmuyor.

2 Ağustos 2009 Pazar

Masaüstüm

Sabri kayıdında photoshop çalışmak için Stéphane resimlerini araştırdığımı söylemiştim. İşte bunlar da sırayla arkaplan olarak kullandığım iki fotoşop ürünüm. Tabi daha iyi olabilir ve gelecekte daha iyilerini yapacağım zaten.


1 Ağustos 2009 Cumartesi

Baros Evlendi.


Galatasaray'ın forveti Milan Baros'un sevgilisinin hamile olduğu haberlerini geçen sezonun sonlarında duymuştuk. Evleneceklerini de söylüyordu bu haberler, ancak evlilik haberi anca ulaştı.
Dün, Çek Cumhuriyeti Konsolosluğu'nda, İstanbul'da, Milan Baros doğacak kızının annesi Tereza Frankova ile sessiz sakin evlenmiş.
Frankova, Baros'a geçen doğumgününde seksi fotoğraflarından oluşan bir albüm hediye etmesiyle gündeme gelmişti.


Ancak Baros'un sevgilisi diye resimlerde arama yaptığınızda, bir kişi daha çarpıyor. Bu da Edita Hortova. Sarışın güzel, Milan'ın eski sevgilisi.